"Teknoloji, Yalnızlık ve Aşk" Üçgeni: Her
Aşk
nedir? Aşık olmak nedir? Kimi seçeriz ve seçimlerimizdeki nedenlerimiz nedir? Yargılarımız
değil midir elimizi kolumuzu bağlayan. Mahalle baskısı değil midir bizleri
dürüstçe yola koyulmamakta engel olan. Ya da gerçek ne kadar gerçektir
gözümüzde.
Spike
Jonze, yeni çağın bizlere sunduğu teknolojik çıkmazlar içerisinde gözle görülür
yalnızlaşmalarımızı aşk içerisinde harmanlayarak sunmayı hedeflemiş “Her” ile. Film
aslında her ne kadar içerdiği bilimkurgu öbeklerini günümüzde yaşatmasa da
aslında pek çoğumuzun yaşadığı sanal durumlara ayna tutmuş. Bu durum internetin
hayatımıza girdiği andan beri süregelmiş ve akabinde önünü alamadığımız sosyal
medya ile bambaşka boyutlarda kendini göstermiştir. Jonze, bu durumu daha da
ileri bir seyiyeye taşımış ve “akıllı işletim sistemleri” ile aşkı sanal
gerçeklik olarak izleyene sunmayı hedeflemiş.
Jonze,
iletişimsizliğin bizleri yalnızlaştırdığı bir dünyaya çevirmiş kamerasını. İnsanoğlunun
en büyük hayallerinden biri olan makinelere/işletim
sistemlerine hayat vermeyi, onlara insansı duyguları aşılamayı istemiş. Tüm
bunları bir bütün olarak sunabilmek içinse bir aşk hikayesi üzerinden
anlatımını güçlendirmeyi tercih etmiş. Bu durum izleyenler üzerinde etkili bir
sonuç, kendinden izler bulma gibi hislere sebebiyet vermesi ise kuvvetle
muhtemel gibi görünebilir.
Her,
insanların birbirlerini anlama, dinleme ve pek çok konuda sabırlarını gösteren
bir film olmuş. İkili ilişkiler üzerinde yaşanan diyalog kurma cilvesinden,
birbirini anlama evresi ve sohbet işlemine kadar olması gerekn tüm detayları
işlemiş. Fakat bir farkla. Yaşananlar reel dünyadan değil sanal bir durumdan
ibaret. İnsanların günümüzde dahi sanal ilişkiler kurması olağan gelmiş bir
durumken, karşımızda alışık olmadığımız
“akıllı işletim sistemi”yle ilişkiye girme gibi bir durum hakim (ki
sanal ilişkiler de pek çok kez filmlere konu olmuştur) İnsan yapımı bir ürünün
insansı duygulara kapılması ve duygularını sorgulayan bir hale gelmesi ise
olayın entresan boyutunu oluşturmakta.
“İşletim
sistemiyle bir ilişki yaşamak”, ne kadar tuhaf gelse de hangimiz çocukluğumuzda
oyuncaklarımıza hayat verip onlarla iletişim kurmayı denemedik ki. Bana göre
Jonze’un da yaptığı çocukluk hayali düşüncelerimiz ve gelecek örüntüsünün masum
gibi görünen hayalci ama aslında çok ama çok gerçekçi durumudur. Fakat hayali
kahramanımızı biz yönetirken filmde duyguları olan sistemle birlikte yaşanan
ikili ilişki kapsamında hayal kırıklıkları, duygu çöküntüsü, aşk, umut, coşku
hakimdir.
Theodore’un
yaşadığı yalnızlık, eski karısı ile kötü sonlanan ilişkisi sonucu atlatamadıkları
ve karşı cinsten kaçtığı sorumluluk onu Samantha’ya daha da yakınlaştırmış, hem
onu dinlemiş hem de kendini saklamadan, açık bir şekilde anlatacak limanını
bulmuştur. İşte tam bu noktada Theodore mantığının engelline takılmış ve
anlamlandıramadıklarından kaçma yoluna yönelmiştir. Ondandır sebepsiz can
sıkıntıları. Farkındadır yolunda gitmeyen şeylerin ama yine de reddeder
duruşuyla. Samantha ise, Theodore’un ona kurulumunda atfettiği şekilde
kadındır. Ve kadınca duyguları vardır. Bu sebeple ilişkinin sorgulayıcı ve
kurtarıcı kısmını oluşturur.
Theodore ve
Samantha, sanal ilişkileriyle bir ilişkide yaşanması gereken ne varsa yaşamaya
çalışırlar. Konuşurlar, dertleşirler, birbirlerine içlerini dökerler, duyları
karşılıklıdır, paylaşırlar… Tüm bunlara rağmen aralarında eksik bir şeyler
vardır. Birbirlerine dokunamazlar, birbirlerini hissedemezler. Samantha
aralarındaki eksiklikleri tamamlamak adına çözüm arayışlarına girse de çözümsüz
kalan sorunları çerçevesinde kabullenmeyi denemişlerdir.
Her, Joaquin
Phoenix’in tek kişilik gösterisi gibi. Phoenix, film boyunca tek başına
oynamış, bütün mimiklerini döktürmüş üstüne üstlük Oscar Adaylığı’na da yaranamamış.
Akademi Phoenix’i görmezden gelmiş demek durumu özetler. Kısacası “Her”
izlenilesi filmler arasında yerini almıştır. Ayrıca, film, “sürekli mantıksal
bir şeyler arama, anını yaşa” mottosunun da yolcusudur.
Yorumlar