Issız Adam (Son Sahne)..Ve..Devamı..
Okuyucuya not: Uzun zamandır yazmayı ertelediğim beni darmadağın eden bana adanmış filmimin (bkz: seyirciye adanmıştır) yorumlarını şimdi yapıyorum. Mahfeden son sahneyle birlikte. Geciktirmem tamamen ortada çok fazla dolanmasıyla alakalıdır.
(final sahnesi)Ada : Merhaba Alper, nasılsın?
Alper : Ada! Ihıhııh. Merhaba. Ihıhı şaşı-şaşırdım ben, biraz.Hay Allah. (sessizlik). Seni aradım bi kaç kere, telefonların, değişmiş tabi.
Ada: İngiltere’ye taşındım, evlendim.
Alper : Öyle mi. (sessizlik) Çok se-evindim senin adına. Eşin?
Ada : Hakan. Orda bi şirkette çalışıyor. Ben meslek aynı işte. Orda da bi dükkan açtık. Öyle gidiyor işte. (sessizlik) Şenol’un oğluydu galiba di mi?
Alper : hıhı
Ada : Çok tatlı maşallah.
Ada masaya gider çantasından cüzdanını alır. Alper’e doğru ilerler. Cüzdandaki fotoyu Alper’e göstererek.
Ada : Bu da benim kızım. Elif. 3 yaşında.
Alper fotoğrafa bakar uzunca bir süre. (sessizlik) Ağlamaklı bir sesle.
Alper : Çok güzelmiş. Canım benim. Ihıhııhı. Allah bağışlasın.
Ada : Saol. Bende bir fırsatını buldum hem Bursa’ya gelip annemleri görim dedim hem de Sinem’i. Yarın sabah dönüyorum. Kız babasıyla birlikte bakıcıyla kaldı orda. Belki yılbaşında hep birlikte tekrar gelecez. (sessizlik). Gel bizimle bi kahve iç dicem ama sanırım sinemaya giriyosun.
Alper : ıhıhııh Evet ıhııhı.
Ada : Sen nasılsın? Nasıl gidiyor her şey? Restoran falan devam di mi?
Alper : İyiyim. Çok iyiyim. Her şey yolunda.
(Alper iç ses) : Hiç iyi diilim Ada. Seni hiç unutmadım. Bunların olacağını hiç düşünmemiştim. Yarım yamalağım. Her şey bombok. Sen atlattın mı, yoksa benden intikam mı alıyorsun. Gülümsüyorsun, gerçek mi? Hiç böyle olacağını düşünmemiştim. Senden ayrıldığım ilk günler kuş gibi hissetmiştim kendimi. Sana da kendime de iyilik yaptığımı düşünmüştüm. Ta ki ufacık bi şey beni darmadağın edene kadar. (flashback) . Sana ait ufacık bi toka alay etti benimle o gün. İşte o sabah seni ve neleri kaybettiğimi anladım. Bi daha sen olmayacaktın. Bi daha bunu yaşayamayacaktım ben bi başkasıyla. (flashback). Hayat alay etmeye devam etti benimle. Sana benzeyen yüzler, kokuna benzeyen kokular, sesine benzer sesler çıkardı karşıma. Ya da bana mı öyle geldi ne. Bilmem. Biliyor musun bi gün nerde kaybettiğini bilmediğin o küçücük saç tokası hala cebimde durur.
Alper : İyiyim. Çok iyiyim. (sessizlik). Senin dükkanı emlakçı yapmışlar biliyor musun?
Ada : Aaa evet. Sinem söylemişti.
Alper : Bende geçiyordum geçen gün önünden. O zaman gördüm. İşim vardı o taraflarda.
(Alper iç ses) : Hayır Ada yalan söylüyorum. Ben zaman zaman gidip bakıyorum o sokağa. Her şeyin eskisi gibi olduğunu düşnüyorum. Orda öylece duruyorum. Senin içerde oturduğunu ve hala küçük kahramanlar yaptığını düşünüyorum. Kendimi aldatıyorum. Avunuyorum Ada.
Ada : Annen nasıl iyi mi?
Alper : İyi o da napsın. Torum morun büyütüyor. Geliyor arada bir, ben gidiyorum zaman zaman.
Ada : Özledim valla Müzeyen Ablayı. Söz de misafirliğe gidecektim, kısmet olmadı.
(Ada iç ses) : Senden hemen sonraydı onu görmeye gidişim. Senin doğduğun eve. Çocukluğunun geçtiği kasabaya sevgilim. Sana dair küçük bi yolculuk yaptık annenle. Sana söylememesi için yemin ettirdim ona. Bravo tutmuş sözünü. (flashback) . Büyüdüğün evi, uyuduğun yatağı gördüm sevgilim. Seni, çocukluğunu düşündüm. Sen ordaydın ve bi gün benimle tanışacağını henüz bilmiyordun. Sen dizime yattın, ben bi hikaye anlattım sana, büyüdün. Kafamda bi hikaye. Bilirsin bunu çok severdim. İkimize bi mutlu son yazdım sonra. O evde seninle birlikte oturduk. Sustuk. Yanımda durdun sessizce. Burası sondu. Başka bi yaşamdı. Sadece biz vardık. Bana baktın, mavi ve telaşsız. Sustuk. Başka bi yaşamda başka bi mutlu son. Biz bunu haketmiştik, hikayemiz orda bi yerde hep benimle duracak. Dayanabilmemin tek yolu bu çünkü. İnsanın kokusu hep aynı mı kalırmış. Şaşırdım. Sonra sana ait bi şey aldım yanıma. Bi küçük 45’lik plak. “Arda Kardeşin Masalları”. Eve uğrarsan bi gün o plağın nasıl kaybolduğunu asla bilemeyeceksin. Biliyor musun sen o küçük plakla bende, evimdesin hala. Ve sen bunu bilmiyorsun. Ve gözlerimi kapattığımda kollarımda başka biri değil sen varsın. Ve sen bunu bilmiyorsun.
Alper : Aaa saat 7 olmuş.
Ada : Evet. 7 seansı başladı. Hadi geç kalıyorsun.
Alper : Yok ben girmicem. Çünkü çocuk filmi sıkılırım ben. Başka planlarım vardı zaten. Daha cazip geldi onlar şimdi.
Ada : Hmmm.. Bekleyen biri mi var yoksa?
Alper : Evet var.
Ada : Güzel. Buna sevindim.
(Alper iç ses) : Yok. Hiç kimse yok. Sana yalan söylüyorum.
(Ada iç ses) : Biliyorum sevgilim. Hiç kimse yok, olmayacak. Başkalarının çocuklarını, hayatlarını, bedenlerini ödünç alacaksın, gerivermek üzere. Ve hep ıssız kalacaksın.
Alper : Ben müsadeni isteyim o zaman.
Ada : Tamam. Hoşça kal.
Alper : Hoşça kal.
Ada : Aaa bu arada havuçlu tarçınlı kekin tarifini verecektin bana hatırladın mı?
Alper : Haa tüh.
Ada : Ben buldum tarifi. Bi kitaptan. Yapıp yedik afiyetle. Seninki kadar güzel olmadı tabi. Ama olacak umut var.
Alper : Bravo.
Ada : Azmettim başaracam.
Alper : Şimdiden tebrik ederim.
Sessizce bakışırlar.
Ada : Hoşça kal, kendine iyi bak.
Tokalaşma.
Alper : Hoşça kal.
Giderler. Tekrar dönüp inanılmaz bir hasretle sarılırlar…
“Anlamazdın” der ve koparız. Zaten sahne boyunca ağlamaktan bitap düşmüş insanlar olarak son darbeyi de indirir film.
Madem seviyordun neden ya neden. İnsan sormaz mı? Gerçi kavuşsalar bu kadar güzel olur muydu. Biz bu kadar ilgi gösterirmiydik. Orası ayrı bi olay.
Filme tekrar baktığımda Ada ve Alper’i görmez oldum bi süre sonra. Oradakiler onlar değildi ve Çağan Irmak bunu nereden biliyordu. Şaşıp kaldım. Tabi ki cevabı açık. Demek ki o kadar fazla ki yaşananlar. Hepsi mi aynı olur? Her kadının hayatına bir “Issız Adam”, her “Issız Adam”ın hayatına da bir Ada girniştir o zaman.
Ah erkekler neden ıssız olmayı tercih edersiniz ki. Acı çekiyorsunuz işte siz de bizim kadar. Acı çekmeyeceğini düşünen Alper o yüzden mi darmadağın oldu. Adam gideceği yeri bile şaşırdı. Feleği döndü garibimin. Mazoşist misiniz? Kanınızda ki mikropla nereye kadar. Ne zaman kafanıza dank eder. O toka her zaman çıkabilir karşınıza. Ama işte her şey için geç olunca mı aklınız başınıza gelir?
Acaba Ada evli olmasaydı Alper “tekrar” diye yalvarır mıydı? İç seslerin hepsini söylerlermiydi birbirlerine. Ada’nın hikayeleri gerçek olur muydu? Alper’in doğduğu evde birlikte otururlar mıydı? Bende bi hikaye yazdım. Ada ve Alper adına. Bu karşılaşma anında aslında Ada Alper’in canını yakmak için evliyim dedi. Çocukta yiğeni falan. Son anda Alper’e sarılınca “Yalan söyledim aptal. Ben hala seni deliler gibi seviyorum. Nasıl seni unutup bi başkasıyla evlendiğime inanırsın. Aşkımın bittiğini nasıl düşünürsün. Seni hala bütün hücrelerimde hissediyorum. Seni deliler gibi seviyorum.” Der ve mutlu son. J Fazlaca polyanna takıldım. Umarım bu ayrılıklar sadece filmlerde kalır desem de kendi söylediğime kendim bile inanmıyorum inanmayı çoookk ama çoookkk istesemde.
Ama güzel olan başka şeyde şarkıda da geçtiği gibi karşı taraf için mutlu olması dilekleridir. Çok acı yaa. Sensiz ama sen başkasıyla olsa bile “mutlu olsun yeter ki mutlu olsun. Başına kötü bi iş gelmesin. Çocukları ona layık evlatlar osun. Karısı ona iyi bi eş olsun. İşleri hep yolunda gitsin. Her zaman istekleri en güzel biçimde olsun” diyebiliyorsun. “Dilerim ki mutlu ol sevgilim. Ben olmasam bile hayat gülsün sana.”. Gerçek aşk bunu gerektirir, gerçek sevgi. Çünkü sevmek sevdğini mutlu görmektir. Senle veya sensiz. Hiç önemli değil. Bi yerlerde bi şekilde mutlu olsun. Hep mutlu olsun. Her ikinizde kanadı kırık kuşlar olsanız bile.
“Hiçbir şey iyi gitmiyor, senden sonra. Sadece takılıyorum. Korkularımı da benimle beraber büsbütün yoğurarak, yaşıyorum. Senin kokunun geçmediği duvarlara başımı vurarak kanatmak geçiyor içimden her gece.. Elini yıkadığın sabunu kokluyorum, sinmiştir kokun diye.. Yokluğun hiç azalmadı ki, her yoklukta seni aradım, seni ararken de hep yok oldum fark etmeden her dakika aslında, bilmiyorsun, bilmedin, bilemeyeceksin hiç.
Keyfim yerinde, her şey çok güzel, yerine koyabileceğim o kadar çok kişi bulurum yalanına öyle inandım ki, bu yalanın etrafına kurduğum dünyamda kendimi unuttum ama seni asla unutmadım ben. Tenden tene geçişlerimde hep senin sıcaklığını aramaktı niyetim, şefkatini bulmaktı ama her tende biraz daha yok oldum geceleri, hasretin ise büyüdü içimde, ulaşılamayacak kadar sana derin bir hal aldı. Üşüdüm.
Geceleri sensiz kokan yastığımda, gözyaşlarına boğuluyorum, uyuyamadığım gecenin sabahında kalkıp, işime gidiyor sonra tekrar evime dönüyorum. Beraber dinlediğimiz şarkının kazara dışarıda bir yerde çalınması sırasında olduğum yerde durup, bakıyorum sağıma soluma, orda mısın? Neden göremiyorum seni peki?
Her şeyimi senin uğruna bırakabilirim çünkü her şeyim sensin… Gel diyebilir misin bana? gel diyemem ki ben, gözlerime bakmayı ne de çok severdin, onları okumayı da. beni seviyor diyorlar mı hala?
Yaşanmamışlıklar o kadar çok acı veriyor ki bana, her gün seninle olsaydık nasıl bir hayatımız olurdu hayaliyle dönüp duruyorum odamda. Kalan bir bez parçası bile beni darmadağın etmeye yetti, akan gözyaşlarımı sildim ona, anlamazdın..
dilerim ki mutlu ol sevgilim, ben olmasam bile hayat gülsün sana, günahın boynunda, ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda.. Ve zaman ilaç olmaktansa daha çok yara açtı koynumda..”
Yorumlar
Filme gelirsek, bu kel adam sanki içten içe yeminli, Türkiye'de ağlatmadık insan bırakmayacak...
Çağan Irmak filmlerinin bizi çeken en büyük yanı bizi bize kendi yorumuyla anlatması ve o es geçilmez dettayları...
Sadece offfff !
çok basit bir konuda bile neler başarıp neleri gözümüze sokabiliyor.tabi gözümüze sokması anlayan için anlam taşıyor.