Acılı Bir Hikaye: The Broken Circle Breakdown

“Alabama & Monroe”
Belçikalı
yönetmen Felix Van Groeningen, derinden sarsan bir film ile izleyicisinin
karşısına çıkmayı istemiş. “The Broken Circle Breakdown” için içinizdeki bam
telini sızlatan son vuruş demek uygun düşer.
Groeningen,
Elise ve Didier’in aşklarına ve yaşadıkları trajediye her açıdan bakmamızı
istemiş ve bizleri bu hüzünlü hikayenin içine bırakmış. Ayrıca yönetmen,
küçücük kızları kansere yakalanmış bir ailenin trajedisini elinden geldiğince
akıcı, farklı bir kurgu ve sade bir biçimde anlatmayı başarmış. Elise ve Didier
birbirlerine inançları noktasında birebir zıt karakterlerdir fakat hikaye bu ya
aşıktırlar birbirlerine hem de deli gibi. Severler birbirlerini tüm
çılgınlıklarıyla, severler birbirlerini tüm incelikleriyle ve severler
birbirlerini en güzel-çirkin halleriyle.
Elise ve Dider
beraber olmaya başladıktan sonra hayatlarında 3 önemli dönüm noktası olmuştur.
Birincisi, aşklarının meyvesi olacağı haberini aldıklarındaki tepkileridir.
Elise hamile olduğunu Didier’e söyler ve haberi Didier tarafından beklemediği
bir şekilde karşılanır. Bu durum onların zıtlarından kaynaklıdır. Didier
kendince haklıdır ama durum için elinden geleni yapar ve aşkı tabularından daha
önde gelir.
Hayatlarının en
önemli bir diğer dönüm noktası ise kızları Maybelle’in yakalandığı amansız
hastalık ve sonrasında kızlarını kaybetmeleri ile geçen süreçtir. Kızlarının
hastalığı onları çok sarssa da birbirlerinden kopmaz ve birbirlerine daha da sıkı
bir şekilde sarılırlar. Fakat Maybelle’in ölümü onları çok sarsar. İlk
zamanlarda Elise kendinde değildir, aslında Elise, Alabama olma sürecindeki
yolculuğunda kendini hiç
toparlayamamıştır. Diğer taraftan Didier ne kadar
güçlü görünmeye çalışan taraf olsa da Didier’in hüznü Elise’ı kaybetme
korkusuyla kendini gösterir. Didier, ateist ve Amerika hayranı biridir.
Maybelle’nin ölümüyle dini konular gerekçesiyle sağlık konusunda aldıkları
karardan dolayı Amerika ve tüm dindarlara öfke kusar, kızını kaybeden babanın
acılı ferdadıyla karşılaşır herkes. İçiniz parçalanır, sizde onunla lanet
etmeye başlarsınız bütün evrene “değer miydi” diye.
Didier ve
Elise’in hayatlarının üçüncü dönüm noktası vardır ve bu da filmde gizlidir.
Filmin büyüsünü kaçırmamak adına bu dönüm noktası izleyenlere kalsın. Ayrıca
film, klişelere düşmemek için sanılanın aksine bir gidişatta ilerlemekte.
Groeningen, filmde,
müziği çok iyi kullanmış. Zaten Didier’in müzisyen olması ve Elise ile birlikte
çalışmaya başlamalarıyla birlikte filmde güzel müzikli anlarda peşi sıra
geliyor. Bu sebeple mutluluk ve acı anları müzikle de pekiştirilmiş oluyor.
Film, kurgusal
anlamda da başarılıdır. Tek düze bir ilerleyiş sunulmamış, sürekli
öncesi-sonrası yani kimi zaman flashbacklerle hatırlatmalara yer verilirken,
hikaye bütünlüğü sağlanmış. Oyunculuklar ise Didier ve Elise’ı gerçekten
hissettirecek kadar iyi performanslar.
Yorumlar