İki Kültürün Sentezi Olarak Ferzan Özpetek Sİneması: "Serseri Mayınlar" ve "Bir Ömür Yetmez" Filmleri

Sinema, içinde barındırdığı kültürel özelliklerin taşıyıcısı olan küresel bir araçtır. Bu durum sinemanın kültürel bir öğe olarak varlığını daha önemli kılar. Modern toplumlarda sinema, ideolojileri tek başına üreten konumunda olmasa da ideolojiyi yaymak anlamında önemli rol oynar.
Küreselleşme, sinemanın önemini artırırken tektipleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Bu durum bir yandan yerelliğin ve kendine has benliğin yok oluşuna sebep olmuş diğer yandan ise bu yerelliğin göç gibi olgularla kendi alanından çıkarak başka alanlara da yayılmasına neden olmuştur. Ekonomik ve sosyal nedenlerle büyük kentlere göç eden insanlar kendi gelenek, görenek gibi yerel özelliklerini de beraberlerinde taşımaktadır. Yönetmen Ferzan Özpetek Türkiye’de doğmuş, ardından eğitimi için İtalya’ya göç etmiş, halen yaşamını orada sürdürmektedir. Hem Türkiye hem de İtalya’da filmler çeken yönetmenin sinemasında bu iki kültürün bir arada varlığı hissedilmektedir.
Ferzan Özpetek filmlerindeki kendi kültürünün yansıması olan yerel öğeler ilgi çekicidir. Hamam  filminde Türk Hamamları, Kutsal Yürek filminde Mevlana, Harem Suare filminde ise Osmanlı İmparatorluğu’nun ritüellerine yer verilmesi bu durumun başlıca örneklerindendir. Özpetek, filmlerinde aynı zamanda Akdeniz kültürünü yansıtarak, Türk gelenekleriyle bir harman oluşturmuştur. Bu durum “Akdeniz kucaklaşması” ve benzerleri şeklinde de anılabilir. Oluşturulmaya çalışılan harmanda, kendi biricikliğinin imzasını atarak, kendi üslubunu izleyiciye tanıtmıştır. Filmlerinde bireylerin hikayelerini aile üzerinden anlatmaya çalışan, geçmişle hesaplaşmaların sunulduğu konulara yer verilmiştir. Hikayelerinde abartılı anlatımlar yerine sade bir sunumu seçerken, güldürü ve dramatikliği iç içe kullanabilmiştir. Aşk, temel meselesini oluştururken, aşkı cinsiyetçi bakış yerine, ‘aşkın kutsallığı’ üzerinden anlatmayı seçmiştir. İlk iki filmi olan Hamam ve Harem Suare’de, Türk Hamamı, Osmanlı gelenekleri gibi Türk ezgilerini ve bu bağlamda geleneksel ölçütleri kullanan Özpetek, Avrupalı izleyicinin yabancı olduğu yerel ritüellerin geniş kitlelere ulaşmasına vesile olmuştur. Sinemanın, kültürü tanıtma ve geniş kitlelere yayma konusundaki önemi bu noktada kendini göstermiştir.
Ferzan Özpetek Sineması görsel 1
Özpetek, ilk iki filminin ardından filmlerini İtalya’da çekmeye devam etmiştir. Yaşadığı ve yetiştiği coğrafyanın kültürel etkisiyle birlikte insan ilişkileri, günlük hayat koşuşturmaları, insanların yaşayış şekillerini anlatarak sinemasına farklı bir boyut kazandırmış, kendine özgü bir sinema dilinin oluşmasına katkı sağlamıştır.
Filmlerinde geleneksel ritüellerin yanı sıra batılı bir duruş da sergileyen Özpetek, ilk iki filmindeki gelenekselliğin ardından yüzünü batıya çeviren, küresel ve kültürlerarası değerlerle işlenmiş filmleriyle çıkar karşımıza. Örneklem içerisinde değerlendireceğimiz “Bir Ömür Yetmez” ve “Serseri Mayınlar” filmleri de Özpetek’in yüzünü batıya çevirdiği ancak kendi içerisinde geleneksel ritüelleri de hissettirdiği filmlerindendir.
“Bir Ömür Yetmez” ve “Serseri Mayınlar”
2007 yılında vizyona giren “Bir Ömür Yetmez” filmi, kırklı yaşlarda bir grup arkadaşın kendi yaşamlarını sorgulamasını anlatırken; Özpetek’in hemen ardından çektiği “Serseri Mayınlar” filmi, İtalyan bir ailenin, İtalyan kültürüne göre geleneksel ve ahlaki kalıpların dışına çıkan çocuklarının öyküsünü konu almaktadır. Her iki filmde de aile kavramı merkeze alınmıştır. “Serseri Mayınlar” filminde anne, baba, çocuklar ve aile büyüklerinden oluşan geniş bir aile ele alınırken, “Bir Ömür Yetmez” filminde bir arkadaş grubundan oluşan aile kavramı izleyicilere sunulmaktadır.
Özpetek, aile vurgusunu filmlerinin hemen hepsinde kullanmaktadır. Bu durum, Özpetek filmlerinin kalıplaşmış bir ritüelidir. Genel olarak filmlerinde işlediği aile kavramı, Türk ve İtalyan kültürlerinin sentezi olarak görülebilir.
Ferzan Özpetek Sineması görsel 2
Filmlerinde aile kavramının öne çıkışıyla paralel olarak ev ve yemek masası da önemli öğeler haline gelmiştir. Ev, karakterlerin bireysel sorgulama yaptıkları, rahatladıkları bir mekan, sığınılan bir liman biçimindedir; yemek masası ise, ailenin bir arada bulunduğu, yüzleşildiği, aile bireylerinin iletişim kurmasını sağlayan bir araç konumundadır.
“Bir Ömür Yetmez” ve “Serseri Mayınlar” filmlerinin ortak özelliği, kimlik ve cinsiyetçilik üzerinde durmasıdır. İki filmde de biyolojik ailelerin çocuklarının cinsel tercihleri üzerindeki katı tutumları dikkati çekerken, arkadaş çevreleriyle oluşturdukları “aile” yaşantısında tercihlerini sorgusuz ve özgürce yaşadıkları görülmektedir. Aileleri tarafından olumsuz eleştiri aldıklarında kendilerine yeni bir aile alanı yarattıkları dikkat çekmektedir. “Serseri Mayınlar” filmindeki gençler cinsel yönelimlerini ailelerinden gizli yaşarken, “Bir Ömür Yetmez” filminde durum tersine işlemektedir. Filmlerin anlatımının merkezindeki konu, aile ve cinsel tercihler arasında yaşanan araftır.
Her iki filmde de baba-oğul ilişkisi önemlidir. Bu ilişki, gençlerin cinsel tercihlerini açıklamalarıyla farklı bir boyut kazanır. Filmlerde aileler, gelenekçi yapıdadır, farklı bir cinsel eğilimi kabul etmezler, bu duruma bir hastalık olarak yaklaşırlar hatta verdikleri tepki çocuklarını reddetmeye, miras ve iş ortaklıklarını ortadan kaldırmaya kadar varmaktadır.
Filmlerde, ana karakterler erkeklerdir. Onların yaşanan olaylar karşısındaki mücadeleleri, ayakta durma çabaları, fedakarlıkları, aşkları ve duygusal değişimleri resmedilmiştir. Erkek karakterler, konu içerisinde yaşamları ve tercihleri ile bir bütün olarak temsil edilirken, kadınlar filmlerde yardımcı karakterler olarak var olmaktadır.
Özpetek, iki filmde de başroldeki erkek karakterleri geleneksel kalıpların dışında çizmiştir. Filmlerde, cinsel eğilimleri neticesinde daha duygusal erkek temsilleri yer alırken, bu karakterler cinsel tercihleri öne çıkarılarak değil, duygusal yaşamlarına ağırlık verilerek anlatılmış, cinsel kimlikleriyle barışık olarak resmedilmiştir.
Özpetek, filmlerinde iki kültür arasındaki farklılıkları ortaya koyarak cinsel kimlikleri yalın biçimde ve duygusal açıdan ele almıştır. Filmlerinde cinsiyetçi yaklaşımlara yer vermemiş, insanın insan olarak değerinin altını çizmiş, aşkın kutsallığını vurgulamıştır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar