Forward Mailler
Şu mail aleminde en nefret ettiğim şey de saçma sapan forward maillerdir. Dün içerisinde sıkılmadan usanmadan tek bir kişinin toplam da en az 10 mail atması beni acayip deli ediyor. Tabi bu forwardların sonu da okunmadan silinmek gibi üzücü bir sona ulaşıyor. Yani nedir bu olay amaç nedir? Bilgilendirme mi? İyi de o zaman adam gibi bilgilendirin. Yok bu maili 375987 kişiye yollamazsan başına şu gelir, yok ben denedim çarpıldım falan gibi saçma sapan şeyler.
En beterlerinden bir diğeri de bu maillerde reklam durumu. Atıyorum provakatörün biri ortaya bir şey atıyor hobaa (zaten bizim millet vatan millet sakarya modunda olduğu için gözü kapalı her atraksiyona atlar) hadi şunu lekeleyelim, aman biz de çamur atalım. Arkadaşım sen bi araştırsana ne neymiş ne değilmiş. Ama yok tembeliz ya biz araştırmaya ne gerek var millet bizim adımıza araştırmış bize düşen koyun edasıyla inanmak. Ben inanırım abi gerisi senin problemin diyebilirsin amenna ama eb kuzucum bari bana yollama ebegümecinin vecibelerini.
Ama arada şans eseri baktıklarım olursa aralarında iyi bir şey çıkanlar oluyor tabi. Mesela şuan aşağıda gördüğünüz yazı bana mail yolula geldi. Bir arkadaşım tüm sevdiği dostlarıyla paylaşmak istemiş. Ben de okudum açıkçası hoşuma gitti. Çünkü gerçekliği olan bir şey. Umarım hayatımızın doğru yolu bizi yanıltan yol değildir ve umarım bu yazıda yapılanları yapmıyoruzdur (umarım bundan sonra yapmayız).
Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.
Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin
karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.
Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.
Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar
yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.
Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.
Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz.
Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.
En beterlerinden bir diğeri de bu maillerde reklam durumu. Atıyorum provakatörün biri ortaya bir şey atıyor hobaa (zaten bizim millet vatan millet sakarya modunda olduğu için gözü kapalı her atraksiyona atlar) hadi şunu lekeleyelim, aman biz de çamur atalım. Arkadaşım sen bi araştırsana ne neymiş ne değilmiş. Ama yok tembeliz ya biz araştırmaya ne gerek var millet bizim adımıza araştırmış bize düşen koyun edasıyla inanmak. Ben inanırım abi gerisi senin problemin diyebilirsin amenna ama eb kuzucum bari bana yollama ebegümecinin vecibelerini.
Ama arada şans eseri baktıklarım olursa aralarında iyi bir şey çıkanlar oluyor tabi. Mesela şuan aşağıda gördüğünüz yazı bana mail yolula geldi. Bir arkadaşım tüm sevdiği dostlarıyla paylaşmak istemiş. Ben de okudum açıkçası hoşuma gitti. Çünkü gerçekliği olan bir şey. Umarım hayatımızın doğru yolu bizi yanıltan yol değildir ve umarım bu yazıda yapılanları yapmıyoruzdur (umarım bundan sonra yapmayız).
Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.
Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin
karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.
Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.
Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar
yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.
Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.
Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz.
Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.
Yorumlar